kazık
(ka'zɯk)
ad kazığı (kazɯ'ɯ) 1. yere çakılan
pieu eril piquet eril çadır kazığı pieu de tente 2. çomak
poteau eril bâton eril Serserileri kazıkla kovdu. Il a chassé les voyous à l'aide d'un bâton. 3. yapı tutan poteau de terrassement eril Evi sağlam kazıkların üzerine oturttular. Ils ont posé la maison sur des pilotis solides.
4. hilekârlık
se faire avoir lors d'un achat - Elbiseyi alırken yediği kazığı hiç unutmadı. Il n'a jamais oublié la façon dont il s'est fait avoir en achetant le vêtement. hilekârlık yapmak
tromper ; duper - Müşteriye kazık atan bakkal ceza ödedi. L'épicier qui a trompé le client a payé une amende. hileye uğramak
être trompé, dupé - Pazarcıdan kazık yedi. Il a été trompé par le marchand du marché. 5. spor bir tür güreş kuralı une prise de lutte traditionnelle dişil Güreşçi kazıktan kurtuldu. Le lutteur s'est débarrassé de la prise dite "kazık".
kazık
stake, pricey, rip-offPfahl, Wucherسَرِقَةzlodějnadet rene røveriαισχροκέρδειαestafa, timoylihintainen tavara tai palveluarnaquepljačka do gole kožefurto暴利사취afzetterijsvindelzdzierstwofraudeпереплатаuppskörtningคิดเกินราคาviệc bán quá đắt宰人的价钱
sıfat çok pahalı trop cher kazık bir marka une marque trop chère
Kernerman English Multilingual Dictionary © 2006-2013 K Dictionaries Ltd.