yağ
Öl, Fettgrease, oil, fat, blubber, lubricantaceite, grasahuile, graissevet, olie, smeeróleo, gorduraدَسَم, شَحْم, نِفْطٌّmazivo, olej, tukfedt, olieλάδι, λίποςöljy, rasvamasnoća, mast, naftagrasso, petrolio油, 獣脂, 脂肪그리스, 기름, 지방fett, oljeolej, sadło, tłuszczжир, масло, смазкаfett, oljaไขมัน, น้ำมันdầu, mỡ油, 油脂, 脂肪 (jaː)
ad 1. yemeklik sıvı
huile dişil Tavada yağ eritti. Il a fait fondre de l'huile dans une poêle. 2. bir tür kolaylaştırıcı
graisse dişil araba yağı graisse de voiture 3. ciltten çıkan şey sébum eril ciltteki yağı temizlemek nettoyer le sébum de la peau
4. esans huiles essentielles dişil gül yağı huile essentielle de rose
5. mecaz dalkavukluk
flagornerie dişil yağ dolu cümleler phrases pleines de flagorneries göze girmeye çabalamak
flagorner - Kocasına yağ çekti. Elle a flagorné son mari. Kernerman English Multilingual Dictionary © 2006-2013 K Dictionaries Ltd.
Collins Multilingual Translator © HarperCollins Publishers 2009