nabız
pulseпульсنَبْضَةteppulsPulsσφυγμόςpulsosykepoulspulsbattito cardiaco脈拍맥박polsslagpulspulspulsopulsชีพจรmạch脉搏 (na'bɯz)
ad nabzı (nab'zɯ) 1. kalp atışı
pouls eril Hastanın nabzını kontrol etti. Il a contrôlé le pouls du malade. kalbin atması
battre (le pouls) - Hastanın nabzı yavaş atıyor. Le pouls du malade bat lentement. kalp atış hızı ölçmek
prendre le pouls - Hemşire hastanın nabzını aldı. L'infirmière a pris le pouls du malade. 2. mecaz eğilim
tendance dişil Herkesin nabzına göre davranıyor. Il se comporte selon la tendance de chacun. a. araştırmak interroger, sonder - Teklifini yapmadan önce nabzımızı yokladı. Avant de faire sa proposition, il nous a sondés.
b. eğilim belirlemek sonder - Yöredeki halkın nabzını yokladık. Nous avons tâté le pouls de la population locale.
Kernerman English Multilingual Dictionary © 2006-2013 K Dictionaries Ltd.